12/10/2009

FASIZAN DAYANISMA

*
Oktay EKŞİ ‘nin

22.11.2009 * Hürriyet Gazetesi

“Terazi karışmasın” başlıklı yazısını inceleyince, tüylerim ürperdi...


Sadece saçı, sakalı değil, her tarafındaki kılları ağarmış bu zat-ı muhteremin “eriştiği yaş ve mevkilerden sonra, beklentilerinin olmaması gerekir” diye düşünür, insan…
Ama heyhat! Bay Ekşi, Başbakanları asmakla tehdit edebilmekte, hem de bu çağda…

Biz; daha bu tehdit dolu yazıyı okurken tüylerimiz diken diken oluyor.
Bu “ tehdit ve suçlamalara muhatap insana” Allah sabır versin.

Bakın şu sözlere!!!
“Adnan Menderes, zaman zaman “27 yıllık CHP iktidarı dönemi”ni en ağır cümlelerle eleştirir ama, bunları hep İsmet İnönü'nün şahsında yoğunlaştırır, hiçbir zaman 1938 öncesine girmezdi.” …


Bay Ekşi; bu tehditleri Başbakan’ın “Dersim Katliamı” deyişi ve buna ilişkin sözlerine binaen bunları yazıyor.

Ama, gene de “Rahmetli Menderes’in asılmaktan kurtulamadığını” unutuyor.
Unuttuğu bir şey de, “bir başbakan asılırken” toplum tepkisiz kalmıştır.

- Artık hiç kimsenin 'başbakanları asmayı' aklına getirmeyeceği, buna -her halükarda- insan olan herkesin karşı olacağını, unutmasınlar…


Tehdit ve ikazlarına şöyle devam ediyor, Bay Ekşi:
“Menderes o dönemi bilmiyor muydu?

Elbet biliyordu. Zaten kendisi de o dönemin bir parçasıydı. Ama konuşurken “1919-1938 dönemi”nin özelliğini dikkate alırdı…”

Yani ülkede yapılan yanlışları –başbakan da olsa- kimse görmesin, demektedir.


Devletin her türden arşiv ve belgelerine ulaşabilecek az sayıda insanlardan biri olan Bay Ekşi devamla:

““O nedenle de “devletine karşı isyan ettiği için yargılanıp idama mahkûm olmuş” hiç kimsenin -örneğin Dersim isyanını başlatan Seyit Rıza'nın- savunuculuğuna soyunmamıştı.””


Êh! Bay Ekşi!
Kim “devletine karşı isyan” etmiş?

Seyit Rıza yargılanmış mı?

“Dersim İsyanı” hangi olayın adıdır?

‘İsyan’ ne demektir, Bay Ekşi?-*-

Olup biteni dile getirmekten başka bir şey söylemeyen Başbakanı “Seyit Rıza’nın savunuculuğuna soyunmakla” suçlamaktadır.


Bay Ekşi, bir devlet ve onun bürokrasisi; kişiyi kendi vatandaşı kabul ediyor ise, onun haklarına da sahip çıkar. Aksi halde “meşruiyetini” yitirir.

-Geçmişte de olsa- uğranılan haksızlıklardan dolayı ‘üzüntülerin dillendirilmesi’ yönetme erkinin varlık gereklerindendir. Elbette sevinçlerin paylaşılmasının da… Birlik ve beraberliğin de yapı taşlarıdır.

Siz; bütün bunları bilen biri olarak, bu hususları nasıl olur da konu edindiniz?
Yoksa siz; Dersimlileri bu devletin vatandaşları olarak görmüyor musunuz?

Siz de –kimileri gibi- biz Dersimlleri insan olarak görmeyen biri misiniz?


Bakın Bay Ekşi!

Meşru devletlerin meşru bürokrasileri vatandaşına hükmetmezler.

Devletler; meşruiyetlerini, vatandaşın yaşam hak ve olanaklarına saygıdan alırlar. Ancak bu uğurda –gerektikçe- devlet zoru kullanılabilir.

Şimdi “Olayın PKK'nın Eruh ve Şemdinli baskınından farkı ne” derken, Bay Ekşi hangi olayı kast ediyor???
Hangi baskından bahsediyorsunuz? Saldırganlıkları ve katliamları mı savunuyorsunuz?
*-*

“Türkiye'nin Alevi vatandaşlarının din duygularını istismar amaçlı sözler söylüyor.” diyor, Bay Ekşi Başbakan için…

Alevilerin maruz kaldıkları insanlık dışı davranışları telafuz etmek; neden bu denli kendilerinin sinirlerini bozuyor, acaba?

Allah aşkına! Kim rejimin bel altına vuruyor. Elbette, söz konusu demokratik, laik bir hukuk rejimi ise…

“Peki Dersim isyanının bastırılması sırasında uygulanan metotları savunan var mı?
Hayır! Bir tek kişi yok. Tam tersine herkes üzgün.
O kadar ki kimse o sayfaları açıp yaraları deşmek istemiyor…” dersiniz.

Bay Ekşi, meşru bir yönetimin halkından ve insanlıktan saklayacağı tarihi olmaz! Olamaz, olamaz, olamaz…

Çok muhtemelen Menderes dahil kimse, o nedenle 1938 öncesinin sayfalarını açmazdı. Çünkü o dönemin insanları, 19 Mayıs 1919-10 Kasım 1938 arasındaki devletin, “Devrim Devleti” olduğunu bilirdi…

Eleştiriler de o yüzden 10 Kasım 1938 sonrasına yani “Kanun Devleti” dönemine yöneltilirdi…”


Devrimlerin "özgürlükçü olma" zorunlulukları vardır.

Hiç bir halk, Dersimliler kadar özgürlükçü olamamıştır, bugüne dek...
Cümle alem bunu bilir.
Dersimde maraba yoktur. Ağa; bay, bey, efendi anlamına gelmektedir, Dersimde…

Sen de bunları iyi bilirsin. Bilirsin de...
*-*
Ve siz şimdi, o günleri savunuyorsunuz…
O günlerde orda olamayacağınızı biliyorum. Zira henüz beş yaşında idiniz.
Yakınlarınızın anlattığı hikayeler, sizi rahatsız ediyor oabilir mi?

Bay Ekşi!
Bunlar; ne menem devrimler ki, cinayetler üzerine bina edilirler. Hiç bir devrim, yaşama hakkının üzerinde değildir.

Hiçbir şey uğruna bebeklerin katli, silahsızların öldürülmesi, dillerin yasaklanması, soyların inkarı, yaşama olanaklarının yok edilmesi savunulamaz…

Sürgün ve katliamları hiçbir şey haklı kılamaz...

Bir kısım Vatandaşın asimilasyonunu amaçlayan “Anayasası” meşru olamaz.
O devlet de “Hukuk Devleti” olamaz.

Asimilasyon, insanlık suçudur. İnsanlık suçu…

“ Devrim sürecinin, “hukuk”la değil, “aldığı sonuçla” değerlendirilmesi gerektiğini” gerçekten siz savunuyor musunuz?

Neyi, hangi terazide tartacağına sen karar ver….



Mesudiye için istediklerini; yani “Doğrudan Doğruya Demokrasi örneği olan ve Mesudiyeyi önümüzdeki 20 sene içinde Türkiyenin en uygar, en gelişmiş ilçesi haline getirmeyi amaçlayan Kurultayların 13üncüsü bu yılın Temmuz ayında yapıldı.

Kurultaylar Mesudiyeye yüzlerce kilometre köy yolu, 80 bin vişne, 12 bin ceviz fidanı, 2.5 trilyon liraya mal olan bir Mesleki Eğitim Merkezi (METEM), dört programlı bir Meslek Yüksek Okulu, Türkiyenin başarıyla uygulanmış ilk Köy-Kenti dahil pek çok eser ve hizmet gelmesini sağladı. Köylerin pek çoğunun temel alt yapıları bu çabalar sayesinde tamamlandı…” Dersimin ilçeleri için de istemeni, önerebilirim; Rotary International'in "Paul Harris Dostluk Ödülü" sahibi Bay Oktay Ekşi...


Mehmet TÜZÜN