12/11/2009

DÊSIM-38 SÜREGELEN PLANLI PROGRAMLI KIZILBAŞ-ZAZA KATLİAMIDIR

Tarihte sürekli işgal ve istila hareketleriyle karşılaşan Dêsım özellikle Tanzimat ile birlikte onlarca planlı programlı hareketlerle yönelinen, mutlaka ele geçirilmesi ve “ıslah” edilmesi gerekli coğrafya olarak görülmüştür.

Osmanlı’da “din dışı, rafızi” olarak görülen Dêsım Zaza-Kızılbaş aşiretleri askeri yöntemlerle dize getirilecek, devletin ödemelerini yaptığı ama halkın gönüllü çalışanlar olarak bileceği “Nakşi” şeyhleri ile de “ıslah” edileceklerdir. Cumhuriyetle birlikte ise Türkleştirilip sunileştirilerek tekçi sisteme katılımları sağlanacaktır. Bunun için Tanzimat’tan bu yana bir çok rapor ve hareket düzenlenir.
Kronolojik olarak; 1850, 1907, 1908, 1909, 1911, 1916, 1921, 1925, 1926, 1930 kapsamlı hareketleri 1937-38 “temizlik” hareketi ile Dêsım coğrafyası tam bir tahribata uğratılacaktır.
1938’de soykırım kriterlerini içeren bir dizi olay yaşanmıştır. Toplu katliamlardan sürgünlere… Yaşları küçültülüp idam edilenlerden yaşları büyütülüp idam edilenlere… “Evlatlık” kız çocuklarından sürgünlerde ailelerin parçalanıp dağıtılmasına… Evleri, tarlaları yakılıp hayvanlarına “ganimet” diye el konulanlara… Ateşlerde yakılarak katledilenlerden zehirli gazla mağaralarda toplu katledilenlere kadar…

38’ de katliamdan hemen sonra, kurulan mizansenlerle insanımız katiline tapacak hale getirilir. Hiçbir direnmede bulunmamış ve planlarda da sürgünü düşünülmeyen aşiret ve aileler harmanlarda, açık alanlarda dizilip kurşunlanma emrini beklerler. Tam kurşunlanacaklarken dört nala gelen bir atlı Mareşal Fevzi Çakmak’ın “dur” emrini iletir. Ve ne hikmetse bu olay Dêsım’ın neredeyse her yanında aynı anda yaşanır.

Belgeselleşen katliam günlerinden bir kaç küçük anekdot aktarırsak;
“İnsanlar Munzurun kenarında katledilmişler, küçük bir çocuk henüz sağ... Yanında, upuzun yatan annesi ölmüş. Çocuk yara bere, korku içinde ve aç. Elini annesinin elbisesinin altına sokuyor ağlayarak. Bir memesini çıkarıyor ve emmeye başlıyor... “ (Dêsım’da askerliğini yapmış olan biri)
“ Yüzbaşı atından indi. Kafilemizdeki beş çocuğun her birini bacaklarından tutup kaldırdı. Başlarını kayalara çarparak oracıkta öldürdü…” (Qocu Aşireti’nden yaşlı bir kadın)
“Böyle çalılık bir derenin içindeydik. Suyun içinde, çalıların dibine girmiştik. Asker üst yanımızı sarmıştı. Çocuklar ağlaşmaya başladı. Erkekler, ‘susturun onları’ dediler. Askerler gittikten sonra dereden çıktık. Yanımdaki kadın kızını, böyle çimenlerin üzerine uzattı. Kızını boğmuştu… “ (Viyallekê Köyün’den yaşlı bir kadın. Ölen kızın annesinin kimliğini ve kızın adını da verir.)
“ Ambarlarını, ahırlarını ateşe veriyorduk. Sonra onların çocuklarını, kızlarını, kadınlarını hepsini ağır makinalı silahların önlerine verip öldürüyorduk… Köyleri hep yaktık yıktık. Bir kişi dahi sağ bırakmadık. Yaktığımız köy sayısı 10 kadardı. Hatırladığım köy isimleri Karaoğlan, Ayvacık, Qazi köyleriydi.” (Urfalı asker)

Öylesine korkunç şeyler yaşandı ki bu coğrafyada, yıllar sonra bile anlatan da dinleyen de utandı anlatılanlardan…
Her şeye rağmen konuşalım istiyoruz. Konuşsunlar istiyoruz. Konuşalım ve konuşsunlar ki empati kurabilelim. Yaşlı annemizin dediği gibi; konuşalım ki “halk halka ağlasın”. O dönemde Desım’da görevli olan, kaymakamlar, Nahiye Müdürleri, memurlar, askerler, komutanlar, Elazığ Adliyesi’nde görev yapanlar, öğretmenler, gazeteciler ve dahi “evlatlık” çocukları yanlarına alanlar… Eğer bunlar hayatta değilse bunların çocukları. Ya da bunları dinleme şansına sahip olanlar… Çağrımız hepinizedir. Konuşmanın zamanı hala gelmedi mi? Konuşalım ki karanlıkta kalan şeyler aydınlansın. Konuşalım ki utanç verici durumdan çocuklarımız ders çıkarsın.

Son çağrımız Genelkurmay’a ve İçişleri Bakanlığı’nadır. Genelkurmay o dönem kayıtlarını, İçişleri Bakanlığı da İskan Umum Müdürlüğü’nün arşivlerini açmalıdır.

“Dersim katliamı” ifadesini kullanan Başbakan, bunun ayrıntılarını ortaya koymalıdır.

Kim ne biliyorsa anlatmalı.
Dêsım/Dersim adı geri verilmeli.
Sey Rıza ve diğer büyüklerimizin mezar yerleri açıklanmalı.
Dilimiz Zazaca, kültürümüz ve inancımız önündeki tüm engeller kaldırılmalı.
Barajların yapımı hemen durdurulmalı.
Arşivler derhal açılmalı, hesabı verilmeli.

Platformê Zazaki
(13 Aralık 2009 Dersim Mitingi için hazırlanan bildiri)